YENİDEN BİR MERHABA
Fethi Gemuhluoğlu*
Aylar, yıllar, vakitler geçiyor da biz rüzgarların önündeki yaprak misali dursuz- duraksız, kan ter içinde dolanıp durmaktayız. Sonra birden içimize bir "merhaba" şavkı düşüyor. İçimizin ışığı dünyayı sarıp sarmalayacak, kuşatacak sanıyoruz. İçimiz bir hoş oluyor, kabarıyor, dalgalanıyor... Merhabanın nuru bizi söyletiyor, dilimiz açılıyor... Bir tohum gerek diye tutturuyoruz... Zamanca israf ettiğimiz için hiç vakit kalmayacakmış gibi telaşlı, zaman da mahluktur ve namütenahidir diye inandığımız için emin ve telaşsız öyle diyoruz.
Bir tohum gerek diyoruz. İnsanın içine düşmeli. Orada yeşermeli. Orada göğermeli. Orada başak tutmalı. Harmanı hasadı insanın içinde olmalı. İnsanın içinde savrulup içinde ambarlanmalı... İnsan ona değirmen kesilmeli. Bu değirmen bizde çağıldamalı.
Bu tohum bir nazardan gelmeli. Mübarek ve muazzez bir kişiden. Er bir kişiden. Bu merhaba bir dosttan gelmeli. Mübarek bir dosttan. Dost bir kişiden: Bu merhaba sıcak olmalı, sımsıcak... Doğru olmalı; eğriye, gelişigüzele karşı. Alabildiğine geniş olmalı; uçsuz bucaksız, kahredici ve bunaltıcı dara karşı. Bu merhaba bir tohum olmalı; vefasızlıklara, avareliklere, günübirliklere, iğretilere, ihtiraslara karşı.
Bu merhaba yeşermeli; göğermeli; ihmallere, ilgisizliklere, yalnızlıklara karşı...
Başak tutmalı; hiçliklere, kayıplara, karanlıklara karşı.
...
Bizim de içimize bu gurbette, bu kahırda, bu çaresizlikte, bu kimsesizlikte bir merhaba sunulsa.
Bir merhaba sunulsa da gurbet vuslata, kahır lutfa, çaresizlik çareye, kimsesizlik vahdete dönse. Sırlansa, nurlansa, Allahlı olsa. "Sen olmasaydın"ın mazharı olsa. Şah-ı Velayet'in yolu olsa. İbtilalara şad ve şadüman olsa. Kahırlara omuz silkip şükürlü olsa. Cümlenin ve ağlamanın hudutlarının dışına çıksa. Hasılı merhaba olsa. Sıcak, sımsıcak bir merhaba olsa. İçimizi sarsa. Yorgunluğumuzu alsa. Bizi yusa- yıkasa. Arı ve pak kılsa... Sonra her şeye yeniden başlayabilsek. Çocukluklara, aşka, duaya, niyaza, teslimiyete, küfre, sabra, şekvaya, imana... Dönüp dönüp Hakka gelmeye. Sırat-ı müstakimden, yılların yolundan Hak dosta gelmeye...
*Dostluk Üzerine, Boğaziçi Yay., İstanbul, 1978, s. 77-79
Fotoğraf: Sedat Kısa
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder