25 Aralık 2011 Pazar

Çılgın Hüzünlü


ÇILGIN HÜZÜNLÜ

Çünkü yaşamak gibi bir şeydi yaptığı
anasız bir tay gibi coşkun ve hüzünlü
akşamın dinginliğini otluyordu o zaman

her sabah denize çıkar, bir elma yerdi
hüznünü ve çılgınlığını elmanın
gözünü yumsan ağzında duyarsın

ellerine bakma artık
çünkü kar yağıyor
çılgın hüzünlü

büyük kentleri düşünse de rahatlasa
işte her şey nasıl haince karıştırılmış
kirli çamaşırlarla sabunlar ayrı semtlerde
saatin sonunda meydan
suyun sonu ilerde
böyle yaşamak zordur elbet anlıyorum
çılgın ve hüzünlü

çünkü bakışları yazda geçmiş bir geceyi andırıyor
yaşanmış mı temmuzda mı belli değil
çılgın ya da hüzünlü

şimdi dolaşıp duruyor aramızda
kıpkırmızı bir duyğu olarak
doğudan batıya bir güz halinde
çılgın ve hüzünlü

biraz dağ yollarını öğrenmesi gerek sanırım
kahırçeker mekkâri katırları gibi
onlar ki hiçbir şeyleri yok
korkunca çılgın sevinince hüzünlü

kar dindi
gerçekten dindi
ellerine bakabilirsin artık.

Turgut UYAR

16 Aralık 2011 Cuma

Dişlerimiz Arasındaki Ceset


DİŞLERİMİZ ARASINDAKİ CESET

Biz şehir ahalisi, kara şemsiyeliler!
Kapçıklar! Evraklılar! Örtü severler!
Çığlıklardan çadır yapmak şanı bizdedir.
Bizimdir yerlere tükürülmeyen yerler.

Nezaketten haklılardan yanayızdır hepimiz,
Sevinmemiz çapkıncadır, ağlatır bizi küpeşteler.
Yaşamak, deriz, -oh dear- ne kadar tekdüze;
Katliamlar ne kötü be birader!

Güneş neredeysek orada bulur bizi;
Ya cünup ve yalancı veya miskin ve ülser...
Falımız neyse çıksın diye açarız indeksleri,
Sayılar bizi bulur, o ayıp işaretler...

Saframızla kesemizi birleştiren anatomi bilgisi,
Hadım tarih, kundakçı matematik, geri kafalı gramer...
Evet, bunlar gizlice örgütlenerek alnımıza,
"Verem olmak üretimi düşürür!" ibaresini çizer.

Biz şehir ahalisi, üstü çizilmiş kişiler,
Kalırız orda senetler, ahizeler ve tren tarifesiyle...
Kim bilir kimden umarız emr-i bi'l-ma'ruf;
Kim bilir kimden umarız nehy-i ani'l-münker...
Bize yalnız oğulları asılmış bir kadının,
Memeleri ve boynu itimat telkin eder.

İsmet ÖZEL
(1982)