2 Eylül 2012 Pazar

Yazın Bittiği



YAZIN BİTTİĞİ

Yazın bittiği her yerde söylenir.
Böyle kırmızı kalkan görülmemiştir
Ölüleri örten yapraklardan başka.
Çünkü sahiden yaz bitmiştir,
Göle bakmaktan usanır insan,
Koru tutmaktan, yol gözlemekten;
Çadırlar toplanır, yaralar sarılır;
Durgun bir yolculuk, uzun bir şapka
Artık yaprakları beklemektedir.

Aşk mıdır kış gelince başlayan
Beyaz kılıçla yürüyen aşka...
Bırakmaz olur kuşlarını ülkeler,
Yazın her yerde bittiği söylenir;
Yorgunluklar çoğalır silahlardan sonra;
Kardan mezarları görülür ıssızlığın
Ölü öpüşlerin koyuluğuyla...
Aşk kalmıştır otlarda yılı götüren,
Cesur savaşçıları taşıyan kışa.

Her yerde yazın bittiği söylenir,
Çürür çiçeklere yapışan kanlar;
Belki uzaktan iki atlı yaklaşır,
Belki yakından iki yaprak kalkar;
Akşamın örtüsü derelerde yıkanır,
Gökyüzünü görünce gecenin devi
Çıkarıp şapkasından yıldızlar saçar,
Cüceler bunu bilir, gürgenler bilir,
Aşkın uyumadığı her yerde söylenir.

Ülkü TAMER

13 Mart 2012 Salı

Üç Firenk Havası II: Ölüm Cantabile

Hüve'l Bâki...


ÜÇ FİRENK HAVASI
II
Ölüm Cantabile

Ben ne büyük bir dalgınlıkla bakmış olmalıyım ki hayata
Görmedim orda çinko damlar ve plastik sürahilerin tanrısını
Yerimi yadırgadım
Yerim olmadı zaten kendi mezarımdan başka
Çılgının biri sanılmaktan sakınmaya vaktim olmadı
Durmadan bir beyaz aygırla taşardım derin göllerden
Bir gebe kısrakla kaçardım derin ormanlara
Güneşin zekâsıyla doymak isterdim
Kaba solgun kâğıtlar sunardı
Şehrin insanı bana

Şehrin insanı, şehrin insanı, şehrin
Kaypak ilgilerin insanı, zarif ihanetlerin.

O gün bugün, şehri dünyanın üstüne kapatıp bıraktım
Kapattım gümüş maşrapayla yaralanmış ağzımı
Ham elmalar yemekten göveren dudaklarım
Mırıldanmasın şehrin mutantan ve kibirli ağrısını.
Azıcık gece alayım yanıma yalnız
Serçelerin uykusuna yetecek kadar gece
Böcekler için rutubet
Örümcekler için kuytu
Biraz da sabah sisi
Yabani güvercin kanatları renginde
Biz artık bunlar olarak gidiyoruz
Eylesin neyleyecekse şehrin insanı

Şehrin insanı, şehrin insanı, şehrin
Bozuk paraların insanı, sivilcelerin.

İşte öldüm, işte son kadife çiçekleri
Son defneler, baldıranlarla kefenlediler beni
Bütün kaçaklar için ince bir merhem oldu benim ölümüm
Bütün hoşnutsuzlar yanlarında saklayacak
Benim ölümümden yayılan kırpıntıları
Boğaz tokluğuna çalışanlar
Özenle kilitleyecek göğüslerinde
Benim ölmüş olmamı
Hiçbir yaprak damarından
Hiçbir su özünden atamayacak beni
Ortaya benim ölümüm sürülecek
Pey akçesi olarak
Tanrıların ölümünü bir üstlenen çıkınca
Ama neler olup bittiğini hiçbir âyetten
Hiçbir vakit anlamayacak şehrin insanı

Şehrin insanı, şehrin insanı, şehrin
Pahalı zevklerin insanı, ucuz cesaretlerin

İsmet ÖZEL

5 Mart 2012 Pazartesi

Kalbini Ferah Tut


KALBİNİ FERAH TUT

sana kinim vardır elbet senden başka kimim var
kimim kimsem yok değil kesilmedi zürriyetim
kesilmedi hiç nefesim koştumsa da ateşle
su olsun diye yazdım bana kimler sus desin
konuşan özneyim işte, isteyenin mezarına tüküren
kin kimi öldürürmüş belki yaşarız böylece
kahpenin dümeniyle yaşamanın seyrinde
namerde mert der miyiz ölsek onun yerine

beleş bir iş değil beni kendine düşman edişin
bu cüreti sevmişsin pahasını bilmeden
bilmemek bilmekten iyidir hani
kıymetin bilinsin diye seçtiğin
üstüme elbiseler biçtiğin kan ve terden
uymadı üzerime söküldü teyellerim
beni gördüğün kadardı gözlerin
gördüğün kadar değil dünya ve içindekiler
bu faslı ağırdan geçelim

sana ne verebilirim kinimden başka
ey kendini ele verdikçe acıkan yenilgi
ey doğruluğun eksik cümlesi
ey cümbür ey cemaat ey bir hatip cümlesinde
körler sağırlar meclisinde cümlenize ey
ey demeyi kes nereye gitsen bu belâya musallat
o korkunç pençesinde açlığın

harcı âlem bıraktığın kalbini merak edersen
götürüp Londra’nın ortasına bıraktım
ne bülbül ne çocukluk ne keder.*

Zeynep ARKAN


*"Leylâ'yı götürüp Londra'nın ortasına bıraksam,
Bir bülbül gibi yaşamasını değiştirmez çocuktur."

29 Şubat 2012 Çarşamba

Gardaşım Dağlar

Köroğlu'dur ki Urmiye Gölü kıyısında attığı nârâ yankılanır Bolu Dağı'nda... Köroğlu'dur ki, Oğuzlar soyunun cümle yiğidine emsaldir... Urumeli'nde Bolu Dağı'na, Urmiye'den Bakü'ye ve Ankara'dan Urumçi'ye, Köroğlu'ndan Ozan Araz Elses'e miras ses ile selam olsun...







DAĞLAR

Bir zamanlar sefa sürüb gezerdim,
Onda sendin menim qardaşım, dağlar!
Ne zaman ki, yağı düşmen gelende,
Sende çox olurdu savaşım, dağlar!

Taladım şahları, hele az dedim,
Türfe gözellere işve, naz dedim,
Nece tacir-tüccar sende gizledim,
Açmadın sırrımı, sırdaşım dağlar!

Köroğluyam, gezdiyimi tapardım
Qayalar başında qala yapardım,
Ağ sürüden emlik-quzu qapardım,
Yeyib qurdlarınla ulaşım dağlar!

Köroğlu